K
Konuk Yazar
Misafir
Sektör fark etmeksizin markaların dijital reklamcılık faaliyetleri aşamasında müşteri kazanırken karşılaştıkları ya da karşılacakları “3 Büyük Problem” ve bunları aşmanızı sağlayacak 3 ayrı çözümden bahsetmek istiyorum.
Bu çözümleri, uzun yıllara dayanan deneyimlerimden ve İçerik Bulutu'nda binlerce markanın yolculuğuna şahitlik ederken süzdüm.
Daha önce “CPC İnflation” kavramını duymuş muydunuz? Meta ya da Google reklam hesaplarınızı ne kadar optimize ederseniz edin, reklam maliyetleriniz katlanarak artmaya devam ediyor. Bu gerçeklik sadece Türkiye’de değil tüm dünyada markaların ortak problemi ve bu rekabetin artmasında Duopoly kavramının da etkili olduğu düşünülüyor. “Duopoly” iki büyük internet şirketi Google ve Facebook’un reklam maliyetleri üzerindeki etkisi için kullanılan bir kavram.
Dijitale harcanan her 10 doların 6.1 doları Google ve Facebook’a gidiyor. Türkiye’de ise her 10 doların 9’unun dijital harcamalara gittiği tahmin ediliyor. Maliyetleriniz katlanarak artmaya devam edecek.
Dijital pazarlamacılar için en önemli takip, segmentasyon ve hedefleme aracı olan “3rd party” çerezler artık regülasyonlara tabii. Üstelik işin içerisinde devlet de var!
İstediğimiz müşterileri istediğimiz şekilde takip edemiyoruz. Bu da bizim müşteri erişim maliyetlerimizi artırıyor ve onlara olan erişimimizi kısıtlıyor. Bu kısıtlamalara, dünyada artan Ad Blocker kullanımının da katılmasıyla birlikte müşterilerle aramızdaki mesafe hiç olmadığı kadar açık hale geliyor.
Satın almaya teşvik eden tetikleyici ile satın alma kararının verilmesi arasındaki çizginin doğrusal olmadığını çok uzun yıllardır biliyoruz ama bu çizgi artık çok daha uzun.
Bir teknoloji markete gittiğinizde rafta gördüğünüz ürünü internette arattığınızı, sonra evdeki büyük ekranlı TV’de o ürünle ilgili YouTube videosu izleyip Google’da arama yaptığınızı biliyorum!
Çünkü tüm araştırmalar, müşteriye erişim maliyetlerimizin bu uzun, çok ekranlı, karmaşık ve dikkat dağıtıcı yolculukla beraber arttığını gösteriyor.
Peki, müşteri erişimimiz kısıtlanıp, aramıza dağ gibi ekranlar girip, yolculuk daha da pahalı hale gelirken, elimiz bağlı oturacak mıyız?
Hayır.
20 yıllık damıtılmış bazı çözümleri birlikte inceleyelim.
1- İçerik üret
Kendinizi klonladığınızı ve her işi yapan ayrı ayrı bir siz olduğunu hayal edin. Biriniz müşteriye bilgi veriyor, biriniz rakiplerinizle mücadele ediyor, bir diğeriniz müşteri sorularınıza cevap veriyor, itirazları karşılıyor. Bir diğer siz farkındalık yaratıyor, sizinle ilgili güven artırıcı faaliyetler yapıyor. Bir sonuncu siz ise potansiyel müşterileri satışa doğru itiyor.
Hayat ne kadar kolay olurdu değil mi?
İşte müşteri kazanımı yolculuğunda sizi çoklayan sizden bir sürü siz çıkaran kavramın adı İÇERİK. Hani, Arşimet’in "Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve üzerine yerleştirilecek bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım.” sözünde bahsettiği kaldıraç ve dayanak noktası var ya, işte o “İçerik”in ta kendisi.
2- Kendi platformlarını inşa et
Her şirket bir gün medya yani içerik şirketine dönüşecek, biliyorsunuz değil mi? Buna mecburuz. 1. ve 2. maddelerdeki problemler bizi farklı platformlardan müşteri kazanma noktasında zorluyor. Hem pahalı hem rekabet çok hem de oradaki rekabeti yönetemiyoruz. Üstüne üstlük bir de 3. parti ve çerez problemleri var. Her şeyin aleyhimize ve cüzdanımıza karşı yarıştığı, kazanması zor bir yarışa benziyor.
Üstelik başkalarının platformu (reklam satın alınan mecra) adı üstünde başkalarının mecrası.
3- Topluluk yarat
İçerik ürettiniz, platformlarınızı inşa ettiniz ve trafik kazanmaya başladınız. Bu bir başlangıç; insanlar kendileri için fayda yaratan markaları önceliklendiriyorlar.
Ortak hedefler, ortak dertler, ortak problemler etrafında toplayabileceğiniz insanları içeriklerinizle kendi platformunuza çektiniz, artık onlara fayda yaratmanın ve ortak çözümleri olan insanları birlikte konuşmanın zamanı. Unilever, Loreal, Netflix gibi global markalar, global bütçelerine rağmen ürün grupları ve kategorileri özelinde kendi platformlarının üstünde topluluklar inşa ediyorlar.
Güçlü bir neden
Biz sene içerisinde yüzlerce markayla toplantı yapıyoruz: Global, ulusal, lokal markalar. Ortak kesişen nokta ne, biliyor musunuz? “Neden?” sorusunun cevabını bilmiyorlar. Doğru soruları sorabilseler, doğru cevaplara erişebilecekler. Herkes “sonuçların” peşinde. Trafik yaratmak, müşteri kazanmak, satış yapmak bir neden değil, sonuç.
Herhangi bir hedef belirlemeden ve uygun KPI'ları izlemeden önce, bu metrikleri neden takip ettiğinizi bilmeniz gerekir.
“Neden”inizle başlamak, performansı doğru bir şekilde ölçmenize ve stratejinizi oluşturmanıza yardımcı olacaktır.
Doğru soruları sorup doğru cevapları arayalım.
Kaynak : Webrazzi
Bu çözümleri, uzun yıllara dayanan deneyimlerimden ve İçerik Bulutu'nda binlerce markanın yolculuğuna şahitlik ederken süzdüm.
1-) CPC’de enflasyon mu olurmuş?
Daha önce “CPC İnflation” kavramını duymuş muydunuz? Meta ya da Google reklam hesaplarınızı ne kadar optimize ederseniz edin, reklam maliyetleriniz katlanarak artmaya devam ediyor. Bu gerçeklik sadece Türkiye’de değil tüm dünyada markaların ortak problemi ve bu rekabetin artmasında Duopoly kavramının da etkili olduğu düşünülüyor. “Duopoly” iki büyük internet şirketi Google ve Facebook’un reklam maliyetleri üzerindeki etkisi için kullanılan bir kavram.
Dijitale harcanan her 10 doların 6.1 doları Google ve Facebook’a gidiyor. Türkiye’de ise her 10 doların 9’unun dijital harcamalara gittiği tahmin ediliyor. Maliyetleriniz katlanarak artmaya devam edecek.
2-) Çerezsiz dünyada müşteri hayal mi?
Dijital pazarlamacılar için en önemli takip, segmentasyon ve hedefleme aracı olan “3rd party” çerezler artık regülasyonlara tabii. Üstelik işin içerisinde devlet de var!
İstediğimiz müşterileri istediğimiz şekilde takip edemiyoruz. Bu da bizim müşteri erişim maliyetlerimizi artırıyor ve onlara olan erişimimizi kısıtlıyor. Bu kısıtlamalara, dünyada artan Ad Blocker kullanımının da katılmasıyla birlikte müşterilerle aramızdaki mesafe hiç olmadığı kadar açık hale geliyor.
3-) Satın alma yolculuğu uzuuuuuuuyoooor
Satın almaya teşvik eden tetikleyici ile satın alma kararının verilmesi arasındaki çizginin doğrusal olmadığını çok uzun yıllardır biliyoruz ama bu çizgi artık çok daha uzun.
Bir teknoloji markete gittiğinizde rafta gördüğünüz ürünü internette arattığınızı, sonra evdeki büyük ekranlı TV’de o ürünle ilgili YouTube videosu izleyip Google’da arama yaptığınızı biliyorum!
Çünkü tüm araştırmalar, müşteriye erişim maliyetlerimizin bu uzun, çok ekranlı, karmaşık ve dikkat dağıtıcı yolculukla beraber arttığını gösteriyor.
3 büyük probleme 3 garantili çözüm
Peki, müşteri erişimimiz kısıtlanıp, aramıza dağ gibi ekranlar girip, yolculuk daha da pahalı hale gelirken, elimiz bağlı oturacak mıyız?
Hayır.
20 yıllık damıtılmış bazı çözümleri birlikte inceleyelim.
1- İçerik üret
Kendinizi klonladığınızı ve her işi yapan ayrı ayrı bir siz olduğunu hayal edin. Biriniz müşteriye bilgi veriyor, biriniz rakiplerinizle mücadele ediyor, bir diğeriniz müşteri sorularınıza cevap veriyor, itirazları karşılıyor. Bir diğer siz farkındalık yaratıyor, sizinle ilgili güven artırıcı faaliyetler yapıyor. Bir sonuncu siz ise potansiyel müşterileri satışa doğru itiyor.
Hayat ne kadar kolay olurdu değil mi?
İşte müşteri kazanımı yolculuğunda sizi çoklayan sizden bir sürü siz çıkaran kavramın adı İÇERİK. Hani, Arşimet’in "Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve üzerine yerleştirilecek bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım.” sözünde bahsettiği kaldıraç ve dayanak noktası var ya, işte o “İçerik”in ta kendisi.
2- Kendi platformlarını inşa et
Her şirket bir gün medya yani içerik şirketine dönüşecek, biliyorsunuz değil mi? Buna mecburuz. 1. ve 2. maddelerdeki problemler bizi farklı platformlardan müşteri kazanma noktasında zorluyor. Hem pahalı hem rekabet çok hem de oradaki rekabeti yönetemiyoruz. Üstüne üstlük bir de 3. parti ve çerez problemleri var. Her şeyin aleyhimize ve cüzdanımıza karşı yarıştığı, kazanması zor bir yarışa benziyor.
Üstelik başkalarının platformu (reklam satın alınan mecra) adı üstünde başkalarının mecrası.
3- Topluluk yarat
İçerik ürettiniz, platformlarınızı inşa ettiniz ve trafik kazanmaya başladınız. Bu bir başlangıç; insanlar kendileri için fayda yaratan markaları önceliklendiriyorlar.
Ortak hedefler, ortak dertler, ortak problemler etrafında toplayabileceğiniz insanları içeriklerinizle kendi platformunuza çektiniz, artık onlara fayda yaratmanın ve ortak çözümleri olan insanları birlikte konuşmanın zamanı. Unilever, Loreal, Netflix gibi global markalar, global bütçelerine rağmen ürün grupları ve kategorileri özelinde kendi platformlarının üstünde topluluklar inşa ediyorlar.
Bonus
Güçlü bir neden
Biz sene içerisinde yüzlerce markayla toplantı yapıyoruz: Global, ulusal, lokal markalar. Ortak kesişen nokta ne, biliyor musunuz? “Neden?” sorusunun cevabını bilmiyorlar. Doğru soruları sorabilseler, doğru cevaplara erişebilecekler. Herkes “sonuçların” peşinde. Trafik yaratmak, müşteri kazanmak, satış yapmak bir neden değil, sonuç.
Herhangi bir hedef belirlemeden ve uygun KPI'ları izlemeden önce, bu metrikleri neden takip ettiğinizi bilmeniz gerekir.
“Neden”inizle başlamak, performansı doğru bir şekilde ölçmenize ve stratejinizi oluşturmanıza yardımcı olacaktır.
Doğru soruları sorup doğru cevapları arayalım.
Kaynak : Webrazzi