I
Işık Handan
Misafir
Dijital çağın hayatımıza girmesinden bu yana sosyal medya dünyasında birçok değişiklik ve eklemeler görüyoruz. Sosyal alan hızla değişiyor, bu da gelecek için plan yapmayı ve tahminde bulunmayı zorlaştırıyor. Sosyal medya artık haberler ve statik reklamlar içeren birkaç uygulamadan ibaret değil. Yeni teknolojiler, tüketicilerin ve markaların etkileşim kurması için her türlü farklı kanalı etkinleştirmekte.
Bugün içinde yaşadığımız dünya, on yıllar önce, yüz yıl önce veya bin yıl önce yaşadığımız dünyadan çok daha karmaşık. Sokakta yürürken, markete giderken, işe giderken insanlarla karşılaşarak bilgi paylaşmaktan geldiğimiz nokta çok farklı. Zamanımızın çoğunu birbirimizle farklı bir şekilde etkileşimde bulunarak geçiriyoruz. Dünyanın her yerinden, hiç tanışmadığımız kişilerle etkileşime giriyoruz.
Dikkatimizi telefonlarımızdaki farklı uygulamalar arasında değiştiriyoruz ve telefonlarımızda çok daha fazla zaman harcıyoruz. Bizdeki bu dikkat değişikliğinin önümüzdeki yıllarda sosyal medya platformları için bazı etkileri olacak.
Geriye dönüp baktığımızda, genellikle aklımıza gelen ilk sosyal platform MySpace. MySpace yıllarca en tepedeki sosyal platform olarak kaldı ve sonunda Facebook ile değiştirildi. Facebook uzun süredir var ve şimdi Meta grubu altında yepyeni teknolojilerle güçleniyor. Instagram da bu trende girerek Meta grubuna dahil oldu ve şimdi TikTok mutlaka hesaba katılması gereken bir sosyal ağ gücü.
Sosyal medya, pazarlama endüstrisinin yetişebileceğinden daha hızlı gelişiyor. Algoritma değişiklikleri, yeni en son özellikler ve sürekli güncelleme akışı ile en son sosyal eğilimleri bilmek zor olabiliyor. Ancak bu, bilgide kalmanın imkansız olduğu anlamına gelmez. Bu sebeple yapılabilecek en iyi şey, yeni platformları takip etmek. Sizin için birkaç tanesini listeledik.
Aslında Substack, e-bülten takip etmeyi ve hazırlamayı sevenlerin şimdiye kadar çoktan keşfettiği ve yaygınca kullandığı bir platform. Ancak yaratıcı ekonominin gelişmeyi sürdürmesiyle Substack’in daha fazla değer kazanacağınız söylememiz mümkün. Substack, 2017’den beri okuyuculara e-posta kutularına dijital bir haber bülteni alma konusunda kişiselleştirilmiş bir alan sunuyor. Ayrıca üyeler, en sevdikleri yazarların çalışmalarının doğrudan mali destekçisi olma seçeneğine de sahip. Yani kullanıcılar kendi e-posta gönderilerini tasarlamakla kalmıyor, sevdikleri yazarların çalışmalarını da kullanabiliyor.
Eğer hakkında yazmak istediğiniz konular ve okumak isteyenlerin bir listesi elinizde bulunuyorsa,o zaman kendi başınıza bir e-posta ağı kurmanızı engelleyen hiçbir şey yok. Sağlam bir e-posta listesiyle, serbest çalışan içerik üreticileri (freelancerlar) artık işten çıkarmalara ve onları bir belirsizlik sarmalına sokan bir algoritma değişikliği konusunda endişelenmiyor. Bu da, sizin de bu konuda sahip olduğunuz endişelerinize bir örnek olabilir.
Substack, geleneksel haber odalarında bulunan bazı adaletsizlikleri yeniden düzenlerken, yazarların hikayeleri anlatılması gerektiğine inandıkları şekilde ifade etmelerine izin vererek sektördeki istikrarsızlıklarla mücadele ediyor. Geleneksel haber ve e-postaların durumu giderek daha kasvetli olsa da Substack, işleri için yeni bir yuva arayan birçok yazar, gazeteci ve düşünür için bir umut ışığı. İlerleyen dönemlerde küçük medya şirketleri başta olmak üzere birçok yerde daha fazla ismini duyacağız gibi gözüküyor.
Platformun öne çıkan büyüme verileri de bunun bir kanıtı. 2020’nin Eylül ayında 250 bin abonesi bulunan Substack, 2021’de bir milyon ücretli aboneyi aşmayı başardı.
Hatırlarsanız, Spotify, 2021'in Mart ayında Clubhouse ile benzer bir şekilde çalışan Locker Room'u satın alarak, sesli içerik formatını güçlendirmeye karar vermişti. Spor, kültür ve müzik gibi alanlarda sesli canlı yayınlar yapılmasına olanak tanıyan Locker Room, Spotify Greenroom adı altında hizmet vermeye başladı. Bir süre sonra Spotify, Greenroom uygulamasını Spotify Live olarak yeniden markalaştırıp ana ürününe taşıdı.
Pandeminin ilk günlerinde Clubhouse'un artan popülaritesiyle mücadele etmenin bir yolu olarak yaratılan Spotify Live, pazarın en büyük isimlerinden biri ve gelecekte de devam edecek gibi görünüyor. Spotify Live, yeni müzikler bulmak, aynı müzik zevklerine sahip yeni arkadaşlar bulmak ve hatta en sevdiğiniz sanatçılarla bağlantı kurmak için harika bir platform.
Spotify'ın gelecek planlarını gerçekten anlamak istiyorsak, müzik ve ses endüstrisini tamamen unutup çevrimiçi videolarda neler olduğuna bakmamız gerekiyor. YouTube, videoları aranabilir, keşfedilebilir ve son derece kazançlı hale getiriyor; TikTok onu sosyal, yeniden düzenlenebilir ve viral hale getiriyor. Spotify ise bunların hepsini yapmak istiyor, ancak ekranınız yerine kulaklığınızın içinde olacak şekilde. Ve bu, tüm ses işinin çalışma şeklini baştan yazmak anlamına geliyor.
Triller App adlı eğlence platformu, dünyanın her yerinden içerik üreticilerinin sosyal medyada kendilerini göstermesine yardımcı olan bir diğer platform. TikTok'a benzer şekilde Triller, 2020’den beri kullanıcıların çeşitli türlerdeki kısa videoları başkalarıyla hızlı ve kolay bir şekilde paylaşmalarını sağlıyor. Bu uygulama ile en büyüleyici bulduğunuz bilgilerle bağlantı kurarak kendinizi ifade edebiliyorsunuz. Ek olarak Triller, kullanıcıların sosyal uygulamada tüm dünyada yaygın olan zorluklar ve durumlar için orijinal müzik videoları üretmelerini sağlıyor.
Ayrıca, Triller Fight Club isimli bir uygulama daha var. Bu uygulama Ryan Kavanaugh ve Bobby Sarnevesht'in ortak sahibi olduğu dövüş sporları ligi. Snoop Dogg'un kurucu ortak olarak kabul edildiği Triller Fight Club'ın arkasındaki fikir, 17-27 yaş arası nüfus için, müzik ve dövüş sporlarının iki aşkını birleştirmek.
Polywork; yaratıcılar, geliştiriciler, tasarımcılar için bir ağ platformu. Linkedin kullanırken kendinizi bir başka şirketin veya hesabın pazarlama verisine dahil olan sıradan bir kullanıcı gibi hissediyorsanız, Polywork’un hedef kitlesi tam olarak sizsiniz.. Bu platform, kişisel ve profesyonel çalışmalarını, başarılarını, kim olduklarını ve ürettikleri değeri ifade etmek için kullanarak bir ağ oluşturmak isteyen herkese kapısını açıyor.
Polywork, diğer sosyal ağlardan tamamen farklı bir şekilde çalışacak şekilde tasarlandı. Başkalarıyla rekabet etmek zorunda olduğunuzu hissettirecek hiçbir beğenme düğmesi, takipçi sayısı veya diğer istatistikler yok. İnsanlar gönderilerinizi ve faaliyetlerinizi favorilere ekleyebilir, ancak takipçi ve favori sayısını yalnızca siz görebilirsiniz. Ayrıca rozet, iletişim köprüleri, tekli ve çok oyunculu olasılıklar gibi çeşitli özellikler de mevcut. Polywork yükselişte olduğundan, ağ kanalınızı doğru seçtiğinizden emin olmanızı tavsiye ediyoruz. Sosyal ağlar her gün gelişiyor ve ağ kanalını platformlar üzerinden kuran herkes için gelişmeleri takip etmemiz oldukça önemli.
Public.com, komisyonsuz hisse senedi ticaretinin yanı sıra portföyleriyle ilgili bir topluluğa ve içerik deneyimine erişim sağlayarak kendisini yatırım yapan platformlardan biri olarak görüyor.
Yatırım uygulaması, benzersiz şeffaflığı ve topluluk büyümesi nedeniyle gençler için yatırımın geleceği olabilir. Public ile standart aracılık hesaplarında bulunmayan diğer avantajların yanı sıra, kesirli hisselere yatırım yapabilir ve diğer kişilerin halka açık portföylerdeki varlıklarını ve satışlarını görüntüleyebilirsiniz.
Her ay 50 milyondan fazla aktif kullanıcıya ve bir milyondan fazla yeni videoya sahip olan Public, Bharat'ın yerel topluluklarını birleştirmeye ve tüm yerel gereksinimleri için tek noktadan hizmet vermeye çalışıyor.
Bazı sosyal medya platformları gençlerin çevrimiçi ortamda kendilerini çevrimdışı hissettikleri kadar rahat hissedebilecekleri ortamlar oluşturmak için çok çalışıyor. Yalnızca Gen Z tüketicilerini hedefleyen bir sosyal medya uygulaması olan Yubo da bunlardan biri. Yubo, 2015 yılında Paris'ten üç mühendislik öğrencisi tarafından, çocuklar için daha dostça ve daha güvenli, reklamlar, "beğeniler" veya "takipler" olmadan, daha çok canlı akışa odaklanan sanal bir sosyal alan yaratma hedefiyle kuruldu.
Birleşik Krallık'ta 4,7 milyon kullanıcısıyla hızla büyüyen bir sosyal medya sitesi olan Yubo, onu tüm platformunun odak noktası haline getirerek çevrimiçi güvenlik kurallarını yeniden yazmaya çalışıyor. Bu ilk hamle avantajı göz önüne alındığında, savunmasız internet kullanıcılarının nasıl korunduğuna dair bir değişiklik ufukta olabilir.
Özellikle son yıllarda, Facebook gibi büyük sosyal medya platformları, gevşek denetim prosedürleri nedeniyle cezalandırılırken dolandırıcılarla, tacizcilerle ve zararlı içeriklerle mücadele etmek için yeterince çaba göstermemekle suçlanıyor. Kullanıcı perspektifinden bunun gibi birçok savunmasız, tehditlere açık internet kullanımına örnek verebileceğimiz bir dönemdeyken, gençlerin kendilerini daha güvende hissedeceği bir sosyal ortam yaratmak ilk hedefimiz olmalı.
Kaynak : Webrazzi
Bugün içinde yaşadığımız dünya, on yıllar önce, yüz yıl önce veya bin yıl önce yaşadığımız dünyadan çok daha karmaşık. Sokakta yürürken, markete giderken, işe giderken insanlarla karşılaşarak bilgi paylaşmaktan geldiğimiz nokta çok farklı. Zamanımızın çoğunu birbirimizle farklı bir şekilde etkileşimde bulunarak geçiriyoruz. Dünyanın her yerinden, hiç tanışmadığımız kişilerle etkileşime giriyoruz.
Dikkatimizi telefonlarımızdaki farklı uygulamalar arasında değiştiriyoruz ve telefonlarımızda çok daha fazla zaman harcıyoruz. Bizdeki bu dikkat değişikliğinin önümüzdeki yıllarda sosyal medya platformları için bazı etkileri olacak.
Geriye dönüp baktığımızda, genellikle aklımıza gelen ilk sosyal platform MySpace. MySpace yıllarca en tepedeki sosyal platform olarak kaldı ve sonunda Facebook ile değiştirildi. Facebook uzun süredir var ve şimdi Meta grubu altında yepyeni teknolojilerle güçleniyor. Instagram da bu trende girerek Meta grubuna dahil oldu ve şimdi TikTok mutlaka hesaba katılması gereken bir sosyal ağ gücü.
Sosyal medya, pazarlama endüstrisinin yetişebileceğinden daha hızlı gelişiyor. Algoritma değişiklikleri, yeni en son özellikler ve sürekli güncelleme akışı ile en son sosyal eğilimleri bilmek zor olabiliyor. Ancak bu, bilgide kalmanın imkansız olduğu anlamına gelmez. Bu sebeple yapılabilecek en iyi şey, yeni platformları takip etmek. Sizin için birkaç tanesini listeledik.
Mutlaka yakından takip etmeniz gereken sosyal platformlar
Substack
Aslında Substack, e-bülten takip etmeyi ve hazırlamayı sevenlerin şimdiye kadar çoktan keşfettiği ve yaygınca kullandığı bir platform. Ancak yaratıcı ekonominin gelişmeyi sürdürmesiyle Substack’in daha fazla değer kazanacağınız söylememiz mümkün. Substack, 2017’den beri okuyuculara e-posta kutularına dijital bir haber bülteni alma konusunda kişiselleştirilmiş bir alan sunuyor. Ayrıca üyeler, en sevdikleri yazarların çalışmalarının doğrudan mali destekçisi olma seçeneğine de sahip. Yani kullanıcılar kendi e-posta gönderilerini tasarlamakla kalmıyor, sevdikleri yazarların çalışmalarını da kullanabiliyor.
Eğer hakkında yazmak istediğiniz konular ve okumak isteyenlerin bir listesi elinizde bulunuyorsa,o zaman kendi başınıza bir e-posta ağı kurmanızı engelleyen hiçbir şey yok. Sağlam bir e-posta listesiyle, serbest çalışan içerik üreticileri (freelancerlar) artık işten çıkarmalara ve onları bir belirsizlik sarmalına sokan bir algoritma değişikliği konusunda endişelenmiyor. Bu da, sizin de bu konuda sahip olduğunuz endişelerinize bir örnek olabilir.
Substack, geleneksel haber odalarında bulunan bazı adaletsizlikleri yeniden düzenlerken, yazarların hikayeleri anlatılması gerektiğine inandıkları şekilde ifade etmelerine izin vererek sektördeki istikrarsızlıklarla mücadele ediyor. Geleneksel haber ve e-postaların durumu giderek daha kasvetli olsa da Substack, işleri için yeni bir yuva arayan birçok yazar, gazeteci ve düşünür için bir umut ışığı. İlerleyen dönemlerde küçük medya şirketleri başta olmak üzere birçok yerde daha fazla ismini duyacağız gibi gözüküyor.
Platformun öne çıkan büyüme verileri de bunun bir kanıtı. 2020’nin Eylül ayında 250 bin abonesi bulunan Substack, 2021’de bir milyon ücretli aboneyi aşmayı başardı.
Spotify Green Room / Spotify Live
Hatırlarsanız, Spotify, 2021'in Mart ayında Clubhouse ile benzer bir şekilde çalışan Locker Room'u satın alarak, sesli içerik formatını güçlendirmeye karar vermişti. Spor, kültür ve müzik gibi alanlarda sesli canlı yayınlar yapılmasına olanak tanıyan Locker Room, Spotify Greenroom adı altında hizmet vermeye başladı. Bir süre sonra Spotify, Greenroom uygulamasını Spotify Live olarak yeniden markalaştırıp ana ürününe taşıdı.
Pandeminin ilk günlerinde Clubhouse'un artan popülaritesiyle mücadele etmenin bir yolu olarak yaratılan Spotify Live, pazarın en büyük isimlerinden biri ve gelecekte de devam edecek gibi görünüyor. Spotify Live, yeni müzikler bulmak, aynı müzik zevklerine sahip yeni arkadaşlar bulmak ve hatta en sevdiğiniz sanatçılarla bağlantı kurmak için harika bir platform.
Spotify'ın gelecek planlarını gerçekten anlamak istiyorsak, müzik ve ses endüstrisini tamamen unutup çevrimiçi videolarda neler olduğuna bakmamız gerekiyor. YouTube, videoları aranabilir, keşfedilebilir ve son derece kazançlı hale getiriyor; TikTok onu sosyal, yeniden düzenlenebilir ve viral hale getiriyor. Spotify ise bunların hepsini yapmak istiyor, ancak ekranınız yerine kulaklığınızın içinde olacak şekilde. Ve bu, tüm ses işinin çalışma şeklini baştan yazmak anlamına geliyor.
Triller
Triller App adlı eğlence platformu, dünyanın her yerinden içerik üreticilerinin sosyal medyada kendilerini göstermesine yardımcı olan bir diğer platform. TikTok'a benzer şekilde Triller, 2020’den beri kullanıcıların çeşitli türlerdeki kısa videoları başkalarıyla hızlı ve kolay bir şekilde paylaşmalarını sağlıyor. Bu uygulama ile en büyüleyici bulduğunuz bilgilerle bağlantı kurarak kendinizi ifade edebiliyorsunuz. Ek olarak Triller, kullanıcıların sosyal uygulamada tüm dünyada yaygın olan zorluklar ve durumlar için orijinal müzik videoları üretmelerini sağlıyor.
Ayrıca, Triller Fight Club isimli bir uygulama daha var. Bu uygulama Ryan Kavanaugh ve Bobby Sarnevesht'in ortak sahibi olduğu dövüş sporları ligi. Snoop Dogg'un kurucu ortak olarak kabul edildiği Triller Fight Club'ın arkasındaki fikir, 17-27 yaş arası nüfus için, müzik ve dövüş sporlarının iki aşkını birleştirmek.
Polywork
Polywork; yaratıcılar, geliştiriciler, tasarımcılar için bir ağ platformu. Linkedin kullanırken kendinizi bir başka şirketin veya hesabın pazarlama verisine dahil olan sıradan bir kullanıcı gibi hissediyorsanız, Polywork’un hedef kitlesi tam olarak sizsiniz.. Bu platform, kişisel ve profesyonel çalışmalarını, başarılarını, kim olduklarını ve ürettikleri değeri ifade etmek için kullanarak bir ağ oluşturmak isteyen herkese kapısını açıyor.
Polywork, diğer sosyal ağlardan tamamen farklı bir şekilde çalışacak şekilde tasarlandı. Başkalarıyla rekabet etmek zorunda olduğunuzu hissettirecek hiçbir beğenme düğmesi, takipçi sayısı veya diğer istatistikler yok. İnsanlar gönderilerinizi ve faaliyetlerinizi favorilere ekleyebilir, ancak takipçi ve favori sayısını yalnızca siz görebilirsiniz. Ayrıca rozet, iletişim köprüleri, tekli ve çok oyunculu olasılıklar gibi çeşitli özellikler de mevcut. Polywork yükselişte olduğundan, ağ kanalınızı doğru seçtiğinizden emin olmanızı tavsiye ediyoruz. Sosyal ağlar her gün gelişiyor ve ağ kanalını platformlar üzerinden kuran herkes için gelişmeleri takip etmemiz oldukça önemli.
Public
Public.com, komisyonsuz hisse senedi ticaretinin yanı sıra portföyleriyle ilgili bir topluluğa ve içerik deneyimine erişim sağlayarak kendisini yatırım yapan platformlardan biri olarak görüyor.
Yatırım uygulaması, benzersiz şeffaflığı ve topluluk büyümesi nedeniyle gençler için yatırımın geleceği olabilir. Public ile standart aracılık hesaplarında bulunmayan diğer avantajların yanı sıra, kesirli hisselere yatırım yapabilir ve diğer kişilerin halka açık portföylerdeki varlıklarını ve satışlarını görüntüleyebilirsiniz.
Her ay 50 milyondan fazla aktif kullanıcıya ve bir milyondan fazla yeni videoya sahip olan Public, Bharat'ın yerel topluluklarını birleştirmeye ve tüm yerel gereksinimleri için tek noktadan hizmet vermeye çalışıyor.
Yubo
Bazı sosyal medya platformları gençlerin çevrimiçi ortamda kendilerini çevrimdışı hissettikleri kadar rahat hissedebilecekleri ortamlar oluşturmak için çok çalışıyor. Yalnızca Gen Z tüketicilerini hedefleyen bir sosyal medya uygulaması olan Yubo da bunlardan biri. Yubo, 2015 yılında Paris'ten üç mühendislik öğrencisi tarafından, çocuklar için daha dostça ve daha güvenli, reklamlar, "beğeniler" veya "takipler" olmadan, daha çok canlı akışa odaklanan sanal bir sosyal alan yaratma hedefiyle kuruldu.
Birleşik Krallık'ta 4,7 milyon kullanıcısıyla hızla büyüyen bir sosyal medya sitesi olan Yubo, onu tüm platformunun odak noktası haline getirerek çevrimiçi güvenlik kurallarını yeniden yazmaya çalışıyor. Bu ilk hamle avantajı göz önüne alındığında, savunmasız internet kullanıcılarının nasıl korunduğuna dair bir değişiklik ufukta olabilir.
Özellikle son yıllarda, Facebook gibi büyük sosyal medya platformları, gevşek denetim prosedürleri nedeniyle cezalandırılırken dolandırıcılarla, tacizcilerle ve zararlı içeriklerle mücadele etmek için yeterince çaba göstermemekle suçlanıyor. Kullanıcı perspektifinden bunun gibi birçok savunmasız, tehditlere açık internet kullanımına örnek verebileceğimiz bir dönemdeyken, gençlerin kendilerini daha güvende hissedeceği bir sosyal ortam yaratmak ilk hedefimiz olmalı.
Kaynak : Webrazzi