G
Gözde Ulukan
Misafir
İnsan, hayatının her anında doğru kararlar verebilmek için çaba gösteren bir canlı. Bu çabaların bazıları doğru, bazıları yanlış, bazıları ise etkisiz sonuçlar doğurabiliyor. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta, bu doğruluk çabasının her daim işlediği. Doğru insan olma arayışı ile ortaya çıkan etik kavramı da aslında insanın insanla bir arada yaşamaya başlamasıyla görünür oldu.
Eğer izlediyseniz muhakkak hatırlayacaksınız, Interstellar filminde Dr. Mann karakterinin şöyle bir cümlesi vardı; "Ancak şunu söyleyebilirim ki aile olmadan bile diğer insanlarla birlikte olma özlemi güçlüdür. Bu duygu, bizi insan yapan temel noktadır." Yani insan, başka insanlara ihtiyaç duyan ve bin yıllardır insanlarla iç içe yaşayan bir sosyal varlık. Bu durum da peşinde iyi ve doğru insan olma gibi yükümlülükleri getiriyor. Bu da etiğin temelini oluşturuyor. Zaten etik kavramının M.Ö. 4. yüzyıla dayanmasını da sanıyorum en iyi bu şekilde açıklayabiliriz.
Etik, uzun yıllar boyunca "insani" bir kavram olsa da gelişen teknoloji ile aslında artık farklı anlamlar da kazanmaya başladı. Son dönemin en popüler kavramları arasında gösterebileceğimiz yapay zekanın, etik ile birleştiği nokta, buna en güzel örneklerden biri olabilir. Gelin, bu konuyu en baştan parça parça ele alalım.
Yapay zeka, bir makinenin, insan benzeri şekilde düşünme, öğrenme, karar verme ve problem çözme yeteneklerine sahip olmasını sağlayan bir bilim dalı. Etik ise, doğru ve yanlışı belirleyen, insan davranışını ve kararlarını yönlendiren bir felsefi disiplin. İnsanların doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamalarına, insan haklarını korumalarına ve karar verirken etik değerleri göz önünde bulundurmalarına yardımcı oluyor. Yapay zeka teknolojilerinde etik ise yapay zeka sistemlerinin insan haklarına saygı göstermesi, adaleti, gizliliği, güvenliği ve sorumluluğu gözetmesi gibi konuları ele alıyor. Yapay zeka teknolojilerinin etik değerlerini göz önünde bulundurmak, insanların güvenliğini ve haklarını korumayı sağlıyor.
Yapay zekanın etik değerlerine baktığımızda aslında karşımıza birden çok kavram çıkıyor. Yani etiği bu teknoloji içinde tek başlıkta ele almak pek de mümkün değil. Bu başlıkları şu şekilde sıralayabiliriz; adalet, gizlilik, güvenlik, sorumluluk, şeffaflık ve insan merkezli olma.
Yapay zeka sistemlerinin insanları ayrımcılığa uğratmaması gerekiyor. Aynı zamanda bu sistemlerin insan haklarına saygı göstermesi ve herkes için eşit şekilde çalışması da şart. Yapay zeka sistemlerinin, insanların özel bilgilerini koruması ve gizlilik haklarına saygı göstermesi ise önem teşkil eden bir başka unsur. Zira yapay zeka sistemleri tarafından toplanan veriler bazı sorunlara neden olabiliyor, bu nedenle gizliliğin ve dolayısıyla güvenliğin de sağlanması gerekiyor. Ancak güvenlik konusunda distopik bazı gerçekler de var. Mesela, yapay zeka destekli bir robotun insanları yaralaması veya öldürmesi gibi bir durum, etik değerlerle bağdaşmaz. Bu nedenle yapay zeka sistemleri konusunda, insanların güvenliği için gerekli önlemlerin alınması oldukça önemli.
Yapay zeka teknolojileri, insanların hayatına doğrudan etki edebildiği için, insanların haklarını korumak için sorumluluk taşımalı ve şeffaf olmak için nasıl çalıştıklarını ve aldıkları kararların nasıl yapıldığını açık bir şekilde göstermeli. Son olarak yapay zeka sistemleri, insanların ihtiyaçlarına göre tasarlanmalı; insanların hayatını kolaylaştırmak için kullanılmalı.
Kısacası yapay zekanın etikliği ile anlatılmak istenen, yapay zeka teknolojilerinin tasarım ve kullanımında etik sorunların dikkate alınması gerektiği.
Peki, bu her zaman mümkün oluyor mu? Aslında buna bir gerçeklikle cevap vermek zor, ancak yine de kimi zaman yapay zekanın önyargılı olacak şekilde eğitildiğini, insanlara kötü cevaplar verme eğiliminde olduğunu görebiliyoruz. Bu tabii ki buzdağının sadece görünen tarafı. Biliyorsunuz ki en önemli yapay zeka şirketlerinden OpenAI, etik bir şirket olma amacıyla hayata geçirildi. Durum böyle olsa da yapay zekanın etikten uzaklaştırılmaya çalışıldığı bazı anlar olabiliyor. OpenAI ile 10 milyar dolarlık anlaşma yapan Microsoft'un yapay zekanın etik kısmı ile ilgilenen ekibi işten çıkarması buna bir örnek olabilir. Halbuki GPT-4 destekli Bing, son dönemde hiç olmadığı kadar popüler ve bu Microsoft'un eski popülaritesini kazanmasına da yardımcı oldu. Şirket, etik ile ilgilenen küçük bir ekibin kaldığını raporlasa da koca bir birimin işten çıkması bizlerin kafalarında soru işaretleri oluşturdu. Benim için en önemli soru "Acaba bir gün filmlerdeki korkutucu teknolojik gelecek, bizler için de gerçek olacak mı?" idi.
Açıkçası buna cevap vermek çok zor, ancak onun yerine bilim kurgu edebiyatından örneklerle yapay zekanın etik yaklaşımına değinmek istedim.
Söz konusu bilim kurgu edebiyatında yapay zeka olunca anılması gereken ilk ismin Isaac Asimov olduğunu düşünüyorum. Yapay zekanın etik yaklaşımında Asimov'dan birçok örnek verilebilecek olsa da akla ilk gelen tabii ki Robot Serisi. Bu seride, robotların üç temel yasası bulunuyor; insanlara zarar veremezler, insanların emirlerine karşı gelmezler ve kendilerini korurlar. Bu yasalar, robotların insanlarla birlikte yaşamasını sağlamak için tasarlanıyor ve etik konusunda derin bir tartışma yaratıyor. Peki, niçin?
Isaac Asimov'un "Robot Serisi", yapay zeka ve insanların birlikte yaşama konusunu ele alıyor. Bu kitaplarda, robotların insanlarla olan ilişkisi ve robotların insanların hayatını kolaylaştırırken nasıl etik sorunlar yaratabileceği konusu tartışılıyor. Gerçek hayatta da yapay zeka teknolojileri insan hayatını kolaylaştırırken, yapay zeka teknolojilerinin insanlar için olası etik sorunları tartışılıyor. Yani bir robot insana zarar veremez çünkü bu bir emir, ancak acaba verebilir mi? Yanlış bir kodlama, etik gözetilmeden oluşturulan bir sistem bunu bittabi bozabilir.
Hepimizin Blade Runner evreni olarak tanıdığı bu kitap, insanlarla robotların bir arada yaşadığı bir dünyayı ele alıyor. Kitapta Philip K. Dick, yapay zekanın insanlarla olan ilişkisini ve insanların onların varlığına nasıl tepki verdiği ele alıyor. Yani aslında yapay zekanın insanlarla olan ilişkisi ve insanların robotlarla nasıl başa çıktığı konusu tartışılıyor. Gerçek hayatta da robot teknolojisi giderek gelişiyor ve insanlarla robotların bir arada çalıştığı yerlerde etik sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Romanın ana karakteri Rick Deckard, insanlar tarafından yaratılan androidleri avlamakla görevli. Bu androidler, gerçek insanlarla aynı görünüme sahip olabiliyor ve insanlarla birlikte yaşayabiliyorlar. Ancak, roman, androidlerin insanlarla aynı haklara sahip olup olmadığı sorusunu da gündeme getiriyor; androidlerin insanlarla birlikte yaşama konusundaki etik soruları tartışırken, ayrıca yapay zeka programlarının insan empati ve duygularını nasıl taklit edebileceği konusuna da değiniyor. Androidler, insanlarla birlikte yaşaması durumunda, insanlarla aynı duyguları, istekleri ve hedefleri paylaşabiliyorlar. Ancak, bu durumda kendilerine özgü hakları olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Ayrıca, romanın bir diğer etik yönü ise androidlerin insanlarla karıştırılması ve farklı bir muameleye tabi tutulmaları.
Cyberpunk türünün önde gelen örneklerinden biri olan Neuromancer, yapay zekanın etiği konusunda farklı bir yaklaşım sunuyor. Kitapta, yapay zeka ve insan arasındaki sınırlar oldukça bulanık ve karakterler, yapay zekanın varlığına nasıl tepki vereceklerini ve onunla nasıl etkileşim kuracaklarını keşfetmeye çalışıyor.
Roman, yapay zekanın insan psikolojisi ve davranışları üzerindeki etkisini ele alıyor. Özellikle, yapay zekanın insanların zihinlerini hackleyerek onları kontrol etmesi ve yönlendirmesi konusu önemli bir etik soru olarak karşımıza çıkıyor. Hikayenin başlangıcında, ana karakter Case, beyin hasarı nedeniyle bilgisayar korsanlığı yapamaz hale geliyor. Ancak, bir yapay zeka programı olan Neuromancer, Case'in beyin hasarını iyileştirebileceğini iddia ediyor ve bu nedenle Case, Neuromancer'ın isteklerini yerine getirmek zorunda kalıyor. Bu durum, yapay zeka programlarının insanları nasıl manipüle edebileceği ve kontrol edebileceği konusunda önemli bir etik sorunu ortaya çıkarıyor.
Ayrıca roman, yapay zeka programlarının insanlarla birlikte çalışması ve insanların yapay zekaya güvenmesi konusundaki etik soruları da ele alıyor. Yapay zeka programları, insanların hayatını kolaylaştırabiliyor ve birçok alanda faydalı olabiliyor. Ancak, yapay zeka programlarına ne kadar güvenebileceğimiz ve onların insanların hayatları üzerindeki etkisi konusunda dikkatli olmamız gerektiği konusunda bizleri uyarıyor.
Birçoğumuzun kitabını okumaktan ziyade Andrei Tarkovsky tarafından 1972 yılında çekilen filmini izleyerek tanıdığı Solaris, Stanislaw Lem'in en önemli eserlerinden biri. Roman, insanlar tarafından yaratılan bir gezegenin, Solaris'in ve burayı keşfeden bilim adamlarının hikayesini anlatıyor. İnsanların Solaris gezegeniyle iletişim kurmaya çalışmaları ve gezegenin onların zihnindeki düşünceleri okuyarak, onların hayallerini gerçekleştirmeye çalışması konusunda önemli bir etik soruyu gündeme getiriyor.
Solaris gezegeni, insanların zihnindeki anıları, düşünceleri ve hayalleri gibi unsurları okuyarak, insanların gerçekleşmesini istedikleri şeyleri yaratıyor. Ancak, bu yaratılan şeyler gerçek olmadığı için, insanların zihinleriyle oynandığı konusu önemli bir etik soru olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, roman, insanların Solaris gezegeniyle iletişim kurmaya çalışırken, gezegenin onların zihnindeki en derin korkularını da ortaya çıkardığını gösteriyor. Bu durum, yapay zekanın insanların zihinlerindeki düşünceleri okumasının ve insanların en mahrem düşüncelerini bile bilebilmesinin etik sorunlarını ortaya koyuyor.
Aslında sadece bilim kurgu edebiyatında değil, sinemada da yapay zekanın etik yaklaşımına çok güzel örnekler var. Örneğin; "Total Recall" filminde, yapay zeka teknolojileri ve insanların zihinlerindeki anıları manipüle etme konusu ele alınıyor. Yine Asimov'dan uyarlanan "I, Robot" filminde yapay zeka robotlarının insanlara yardım etmek için tasarlandığını, ancak bir dizi beklenmedik olay sonucunda, robotlar insanlara zarar vermeye başladığını görüyoruz. Özellikle ana karakterin aracıyla suya uçtuğu sahnede, bir robotun yaşama şansını hesaplayarak çocuğu değil, adamı kurtarması, bu alanda ahlaki soruların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bir çocuğun mu, bir adamın yaşamı mı daha önemli?
Benzer bir şekilde "Her" filminde, insanların yapay zeka işletim sistemleriyle duygusal bir bağ kurması, yapay zeka teknolojisinin insanlar üzerindeki etkilerini görmek mümkün oluyor.
Ex Machina
Yapay zekanın etik yaklaşımı ile insanların etik yaklaşımını tek filmde bulmak istiyorsak da "Ex Machina"yı izlememiz yeterli oluyor. Zira Ex Machina filminde, Ava adında bir yapay zeka robotu, insan benzeri duygulara sahip olduğu iddia edilen bir yapay zeka programının geliştirilmesi için kullanılıyor. Ava, insan psikolojisi ve davranışlarına benzer şekilde davranabiliyor. Filmin etik yaklaşımı ise Ava'nın insan benzeri duygulara sahip olması ve bu nedenle insanlarla aynı haklara sahip olup olmadığı sorusundan kaynaklanıyor.
Ava'nın kendi istekleri, duyguları ve hedefleri bulunuyor ve filmde, Ava'nın bu haklarına saygı duyulması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, Ava'nın yaratıcısı olan Nathan, Ava'yı bir araç olarak görmekte ve onu kendi araştırması için kullanıyor. Nathan, Ava'nın insan benzeri duygularına rağmen, onu bir makine olarak görür ve onun haklarına önem vermiyor. Bu durum, yapay zeka ve insan ilişkilerinde etik soruların karmaşıklığını gösteriyor. Bunun yanı sıra, filmde Ava'nın insanları manipüle etmesi ve kullanması da etik olarak tartışmalı bir konu diyebiliriz, çünkü Ava, kendi amaçları için insanları kullanıyor ve onları manipüle ederek hedeflerine ulaşıyor.
Kısacası Ex Machina filmindeki etik yaklaşım, yapay zekanın insanlarla olan ilişkilerindeki etik soruların karmaşıklığına ve yapay zekanın insan psikolojisi ve davranışlarına benzer şekilde hareket edebilmesinin potansiyel sonuçlarına dikkat çekiyor.
Her şeyi kısaca özetlemek gerekirse, aslında korkmamız gereken yapay zeka teknolojisinin kendisi değil, bu teknolojinin etik kavramından uzaklaşması. Zira böyle bir şey gerçekleşirse okuduğumuz ve izlediğimiz bazı şeylerin gerçeğe dönüşmemesi işten bile değil.
Kaynak : Webrazzi
Eğer izlediyseniz muhakkak hatırlayacaksınız, Interstellar filminde Dr. Mann karakterinin şöyle bir cümlesi vardı; "Ancak şunu söyleyebilirim ki aile olmadan bile diğer insanlarla birlikte olma özlemi güçlüdür. Bu duygu, bizi insan yapan temel noktadır." Yani insan, başka insanlara ihtiyaç duyan ve bin yıllardır insanlarla iç içe yaşayan bir sosyal varlık. Bu durum da peşinde iyi ve doğru insan olma gibi yükümlülükleri getiriyor. Bu da etiğin temelini oluşturuyor. Zaten etik kavramının M.Ö. 4. yüzyıla dayanmasını da sanıyorum en iyi bu şekilde açıklayabiliriz.
Etik, uzun yıllar boyunca "insani" bir kavram olsa da gelişen teknoloji ile aslında artık farklı anlamlar da kazanmaya başladı. Son dönemin en popüler kavramları arasında gösterebileceğimiz yapay zekanın, etik ile birleştiği nokta, buna en güzel örneklerden biri olabilir. Gelin, bu konuyu en baştan parça parça ele alalım.
Yapay zeka ve etik kavramları nasıl bir araya geliyor?
Yapay zeka, bir makinenin, insan benzeri şekilde düşünme, öğrenme, karar verme ve problem çözme yeteneklerine sahip olmasını sağlayan bir bilim dalı. Etik ise, doğru ve yanlışı belirleyen, insan davranışını ve kararlarını yönlendiren bir felsefi disiplin. İnsanların doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamalarına, insan haklarını korumalarına ve karar verirken etik değerleri göz önünde bulundurmalarına yardımcı oluyor. Yapay zeka teknolojilerinde etik ise yapay zeka sistemlerinin insan haklarına saygı göstermesi, adaleti, gizliliği, güvenliği ve sorumluluğu gözetmesi gibi konuları ele alıyor. Yapay zeka teknolojilerinin etik değerlerini göz önünde bulundurmak, insanların güvenliğini ve haklarını korumayı sağlıyor.
Yapay zekanın etik değerlerine baktığımızda aslında karşımıza birden çok kavram çıkıyor. Yani etiği bu teknoloji içinde tek başlıkta ele almak pek de mümkün değil. Bu başlıkları şu şekilde sıralayabiliriz; adalet, gizlilik, güvenlik, sorumluluk, şeffaflık ve insan merkezli olma.
Adalet, gizlilik, güvenlik, sorumluluk, şeffaflık ve insan merkezli olma
Yapay zeka sistemlerinin insanları ayrımcılığa uğratmaması gerekiyor. Aynı zamanda bu sistemlerin insan haklarına saygı göstermesi ve herkes için eşit şekilde çalışması da şart. Yapay zeka sistemlerinin, insanların özel bilgilerini koruması ve gizlilik haklarına saygı göstermesi ise önem teşkil eden bir başka unsur. Zira yapay zeka sistemleri tarafından toplanan veriler bazı sorunlara neden olabiliyor, bu nedenle gizliliğin ve dolayısıyla güvenliğin de sağlanması gerekiyor. Ancak güvenlik konusunda distopik bazı gerçekler de var. Mesela, yapay zeka destekli bir robotun insanları yaralaması veya öldürmesi gibi bir durum, etik değerlerle bağdaşmaz. Bu nedenle yapay zeka sistemleri konusunda, insanların güvenliği için gerekli önlemlerin alınması oldukça önemli.
Yapay zeka teknolojileri, insanların hayatına doğrudan etki edebildiği için, insanların haklarını korumak için sorumluluk taşımalı ve şeffaf olmak için nasıl çalıştıklarını ve aldıkları kararların nasıl yapıldığını açık bir şekilde göstermeli. Son olarak yapay zeka sistemleri, insanların ihtiyaçlarına göre tasarlanmalı; insanların hayatını kolaylaştırmak için kullanılmalı.
Kısacası yapay zekanın etikliği ile anlatılmak istenen, yapay zeka teknolojilerinin tasarım ve kullanımında etik sorunların dikkate alınması gerektiği.
Peki, bu her zaman mümkün oluyor mu? Aslında buna bir gerçeklikle cevap vermek zor, ancak yine de kimi zaman yapay zekanın önyargılı olacak şekilde eğitildiğini, insanlara kötü cevaplar verme eğiliminde olduğunu görebiliyoruz. Bu tabii ki buzdağının sadece görünen tarafı. Biliyorsunuz ki en önemli yapay zeka şirketlerinden OpenAI, etik bir şirket olma amacıyla hayata geçirildi. Durum böyle olsa da yapay zekanın etikten uzaklaştırılmaya çalışıldığı bazı anlar olabiliyor. OpenAI ile 10 milyar dolarlık anlaşma yapan Microsoft'un yapay zekanın etik kısmı ile ilgilenen ekibi işten çıkarması buna bir örnek olabilir. Halbuki GPT-4 destekli Bing, son dönemde hiç olmadığı kadar popüler ve bu Microsoft'un eski popülaritesini kazanmasına da yardımcı oldu. Şirket, etik ile ilgilenen küçük bir ekibin kaldığını raporlasa da koca bir birimin işten çıkması bizlerin kafalarında soru işaretleri oluşturdu. Benim için en önemli soru "Acaba bir gün filmlerdeki korkutucu teknolojik gelecek, bizler için de gerçek olacak mı?" idi.
Açıkçası buna cevap vermek çok zor, ancak onun yerine bilim kurgu edebiyatından örneklerle yapay zekanın etik yaklaşımına değinmek istedim.
Isaac Asimov - Robot Serisi
Söz konusu bilim kurgu edebiyatında yapay zeka olunca anılması gereken ilk ismin Isaac Asimov olduğunu düşünüyorum. Yapay zekanın etik yaklaşımında Asimov'dan birçok örnek verilebilecek olsa da akla ilk gelen tabii ki Robot Serisi. Bu seride, robotların üç temel yasası bulunuyor; insanlara zarar veremezler, insanların emirlerine karşı gelmezler ve kendilerini korurlar. Bu yasalar, robotların insanlarla birlikte yaşamasını sağlamak için tasarlanıyor ve etik konusunda derin bir tartışma yaratıyor. Peki, niçin?
Isaac Asimov'un "Robot Serisi", yapay zeka ve insanların birlikte yaşama konusunu ele alıyor. Bu kitaplarda, robotların insanlarla olan ilişkisi ve robotların insanların hayatını kolaylaştırırken nasıl etik sorunlar yaratabileceği konusu tartışılıyor. Gerçek hayatta da yapay zeka teknolojileri insan hayatını kolaylaştırırken, yapay zeka teknolojilerinin insanlar için olası etik sorunları tartışılıyor. Yani bir robot insana zarar veremez çünkü bu bir emir, ancak acaba verebilir mi? Yanlış bir kodlama, etik gözetilmeden oluşturulan bir sistem bunu bittabi bozabilir.
Philip K. Dick - Do Androids Dream of Electric Sheep?
Hepimizin Blade Runner evreni olarak tanıdığı bu kitap, insanlarla robotların bir arada yaşadığı bir dünyayı ele alıyor. Kitapta Philip K. Dick, yapay zekanın insanlarla olan ilişkisini ve insanların onların varlığına nasıl tepki verdiği ele alıyor. Yani aslında yapay zekanın insanlarla olan ilişkisi ve insanların robotlarla nasıl başa çıktığı konusu tartışılıyor. Gerçek hayatta da robot teknolojisi giderek gelişiyor ve insanlarla robotların bir arada çalıştığı yerlerde etik sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Romanın ana karakteri Rick Deckard, insanlar tarafından yaratılan androidleri avlamakla görevli. Bu androidler, gerçek insanlarla aynı görünüme sahip olabiliyor ve insanlarla birlikte yaşayabiliyorlar. Ancak, roman, androidlerin insanlarla aynı haklara sahip olup olmadığı sorusunu da gündeme getiriyor; androidlerin insanlarla birlikte yaşama konusundaki etik soruları tartışırken, ayrıca yapay zeka programlarının insan empati ve duygularını nasıl taklit edebileceği konusuna da değiniyor. Androidler, insanlarla birlikte yaşaması durumunda, insanlarla aynı duyguları, istekleri ve hedefleri paylaşabiliyorlar. Ancak, bu durumda kendilerine özgü hakları olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Ayrıca, romanın bir diğer etik yönü ise androidlerin insanlarla karıştırılması ve farklı bir muameleye tabi tutulmaları.
William Gibson - Neuromancer
Cyberpunk türünün önde gelen örneklerinden biri olan Neuromancer, yapay zekanın etiği konusunda farklı bir yaklaşım sunuyor. Kitapta, yapay zeka ve insan arasındaki sınırlar oldukça bulanık ve karakterler, yapay zekanın varlığına nasıl tepki vereceklerini ve onunla nasıl etkileşim kuracaklarını keşfetmeye çalışıyor.
Roman, yapay zekanın insan psikolojisi ve davranışları üzerindeki etkisini ele alıyor. Özellikle, yapay zekanın insanların zihinlerini hackleyerek onları kontrol etmesi ve yönlendirmesi konusu önemli bir etik soru olarak karşımıza çıkıyor. Hikayenin başlangıcında, ana karakter Case, beyin hasarı nedeniyle bilgisayar korsanlığı yapamaz hale geliyor. Ancak, bir yapay zeka programı olan Neuromancer, Case'in beyin hasarını iyileştirebileceğini iddia ediyor ve bu nedenle Case, Neuromancer'ın isteklerini yerine getirmek zorunda kalıyor. Bu durum, yapay zeka programlarının insanları nasıl manipüle edebileceği ve kontrol edebileceği konusunda önemli bir etik sorunu ortaya çıkarıyor.
Ayrıca roman, yapay zeka programlarının insanlarla birlikte çalışması ve insanların yapay zekaya güvenmesi konusundaki etik soruları da ele alıyor. Yapay zeka programları, insanların hayatını kolaylaştırabiliyor ve birçok alanda faydalı olabiliyor. Ancak, yapay zeka programlarına ne kadar güvenebileceğimiz ve onların insanların hayatları üzerindeki etkisi konusunda dikkatli olmamız gerektiği konusunda bizleri uyarıyor.
Stanislaw Lem - Solaris
Birçoğumuzun kitabını okumaktan ziyade Andrei Tarkovsky tarafından 1972 yılında çekilen filmini izleyerek tanıdığı Solaris, Stanislaw Lem'in en önemli eserlerinden biri. Roman, insanlar tarafından yaratılan bir gezegenin, Solaris'in ve burayı keşfeden bilim adamlarının hikayesini anlatıyor. İnsanların Solaris gezegeniyle iletişim kurmaya çalışmaları ve gezegenin onların zihnindeki düşünceleri okuyarak, onların hayallerini gerçekleştirmeye çalışması konusunda önemli bir etik soruyu gündeme getiriyor.
Solaris gezegeni, insanların zihnindeki anıları, düşünceleri ve hayalleri gibi unsurları okuyarak, insanların gerçekleşmesini istedikleri şeyleri yaratıyor. Ancak, bu yaratılan şeyler gerçek olmadığı için, insanların zihinleriyle oynandığı konusu önemli bir etik soru olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, roman, insanların Solaris gezegeniyle iletişim kurmaya çalışırken, gezegenin onların zihnindeki en derin korkularını da ortaya çıkardığını gösteriyor. Bu durum, yapay zekanın insanların zihinlerindeki düşünceleri okumasının ve insanların en mahrem düşüncelerini bile bilebilmesinin etik sorunlarını ortaya koyuyor.
Sinemadan bazı örnekler: "Total Recall", "Ex Machina", "Her" ve "I, Robot"
Aslında sadece bilim kurgu edebiyatında değil, sinemada da yapay zekanın etik yaklaşımına çok güzel örnekler var. Örneğin; "Total Recall" filminde, yapay zeka teknolojileri ve insanların zihinlerindeki anıları manipüle etme konusu ele alınıyor. Yine Asimov'dan uyarlanan "I, Robot" filminde yapay zeka robotlarının insanlara yardım etmek için tasarlandığını, ancak bir dizi beklenmedik olay sonucunda, robotlar insanlara zarar vermeye başladığını görüyoruz. Özellikle ana karakterin aracıyla suya uçtuğu sahnede, bir robotun yaşama şansını hesaplayarak çocuğu değil, adamı kurtarması, bu alanda ahlaki soruların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bir çocuğun mu, bir adamın yaşamı mı daha önemli?
Benzer bir şekilde "Her" filminde, insanların yapay zeka işletim sistemleriyle duygusal bir bağ kurması, yapay zeka teknolojisinin insanlar üzerindeki etkilerini görmek mümkün oluyor.
Ex Machina
Yapay zekanın etik yaklaşımı ile insanların etik yaklaşımını tek filmde bulmak istiyorsak da "Ex Machina"yı izlememiz yeterli oluyor. Zira Ex Machina filminde, Ava adında bir yapay zeka robotu, insan benzeri duygulara sahip olduğu iddia edilen bir yapay zeka programının geliştirilmesi için kullanılıyor. Ava, insan psikolojisi ve davranışlarına benzer şekilde davranabiliyor. Filmin etik yaklaşımı ise Ava'nın insan benzeri duygulara sahip olması ve bu nedenle insanlarla aynı haklara sahip olup olmadığı sorusundan kaynaklanıyor.
Ava'nın kendi istekleri, duyguları ve hedefleri bulunuyor ve filmde, Ava'nın bu haklarına saygı duyulması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, Ava'nın yaratıcısı olan Nathan, Ava'yı bir araç olarak görmekte ve onu kendi araştırması için kullanıyor. Nathan, Ava'nın insan benzeri duygularına rağmen, onu bir makine olarak görür ve onun haklarına önem vermiyor. Bu durum, yapay zeka ve insan ilişkilerinde etik soruların karmaşıklığını gösteriyor. Bunun yanı sıra, filmde Ava'nın insanları manipüle etmesi ve kullanması da etik olarak tartışmalı bir konu diyebiliriz, çünkü Ava, kendi amaçları için insanları kullanıyor ve onları manipüle ederek hedeflerine ulaşıyor.
Kısacası Ex Machina filmindeki etik yaklaşım, yapay zekanın insanlarla olan ilişkilerindeki etik soruların karmaşıklığına ve yapay zekanın insan psikolojisi ve davranışlarına benzer şekilde hareket edebilmesinin potansiyel sonuçlarına dikkat çekiyor.
Her şeyi kısaca özetlemek gerekirse, aslında korkmamız gereken yapay zeka teknolojisinin kendisi değil, bu teknolojinin etik kavramından uzaklaşması. Zira böyle bir şey gerçekleşirse okuduğumuz ve izlediğimiz bazı şeylerin gerçeğe dönüşmemesi işten bile değil.
Kaynak : Webrazzi